Aikido; “Hayat enerjisi ile uyumun yolu” olarak ifade edilebilir. Kelimelerin ötesindeki anlamı ve insanlarda bıraktığı etki ise tekniklerin çokluğu ile doğru orantılıdır ve spesifik anlamda kimde nasıl tezahür edeceği tam olarak bilinemez.
Aikido, genellikle “Savunma Sanatı” olarak adlandırılsa bile “Savaş Sanatı” daha doğru bir tanımdır. Özü çok eski zamanlara dayanmakla birlikte, yüzyıl başlarında Aikido’nun kurucusu (O’Sensei – Morihei Ueshiba) tarafından son hali oluşturularak isimlendirildiği için “Aikido, modern bir savaş sanatıdır.” ifadesi de kullanılabilir.
Peki, bir kadının Aikido öğrenmesi ne işine yarar ? Ya da jo (sopa), ken (kılıç) kullanmadaki ustalığınızın size nasıl bir getirisi olur? Gerçek hayatta kılıç kuşanıp sokaklarda yürümeyeceksiniz, ya da elinizde sopa ile dolaşmayacaksınız.
Hatta belki kendinizi savunmak zorunda bile kalmayacaksınız. Sonuçta savaşta değiliz. Fakat çağımızda maruz kaldığımız tehdit; savaşın mutasyona uğramış en tehlikeli halidir. Zira savaş artık aklınızın derinliklerinde, zihinsel ve psikolojiktir.
Tüm bunlara küresel kaos, ekonomik zorluklar ve gelecek endişesini ekleyin. Gelecekte herşeyin, beynimizin bile kontrol edilebileceği gerçeğini kabul etmek zorundayız. Böyle bir ihtimal her zaman vardı ve süreç hızla akmaktadır.
Gerçeğin farkına varmadığımız her dakika endişelenmek için yeterli bir sebeptir.Bu durumda gerçekten bir “Savaş Sanatı” na ihtiyacınız var demektir. Aradığınız hakikat, ruhani boyutta bir huzur ya da bu sakil dünyada, doğal seleksiyona uğramadan bir çıkış yolu bulmak mı yoksa sadece bedensel bir aktivite mi?
Aikido’nun şahıslar üzerinde her zaman farklı etkileri görülür. Bunlar fiziksel, sosyal ve ruhsal (ya da felsefi) gelişimlerdir. Hepsinin ortak karması ise amaçlanan ve arzulanan gerçek Aiki’nin oluşumuna hizmet eder. Bu; uyum, enerji ve yol kavramının bir başka izdüşümüdür.
Aikido’nun amacı insanın dünyadan soyutlanması değil yaşanan gerçekliği daha anlamlı ve tatminkâr bir duruma getirmektir. Aikido bir Savaş Sanatı olmakla birlikte özünde felsefi bir boyuttur.
Fiziksel olarak bir disipline aktive gözüyle bakılsa bile kimi zaman, aslında ezoterik bir gerçeklik taşımaktadır ki bu farkındalığın hayata ve tekniğe geçirilmesi ne yazık ki hiç bir zaman mümkün olmayabilir.
Takemusu, teknikler içinde sonsuz bir yaratım sözkonusudur. Varoluşun ve yaratıcılığın hatta hayatın ve evrenin sonsuzluğunun bir tür minimalist bir yaklaşımı. Nihai amaç anlamaktır. Farkına varmak ve tadını çıkarmak.
Kriter insanoğunun varoluşundan beri şekil, boyut ve anlam değiştirsede aslolan tek kriter “Mutluluk” olmalıdır. Tüm amaçlar yollar ve yöntemler ne kadar farklı olsada amaç her zaman mutlu olmaktır. Bir türlü ulaşılamayan, hiçbir zaman yeterli olmayan ve yaklaşıldıkça uzaklaşılan gerçeklikten öteye gidemiyor yazık ki.
Oysa insanın kendi gerçeklğinin ne olduğunu bulabilmesi için farkında olabilmesi, görebilmesi gereklidir. Kendinizi özgür bırakabilirseniz , anlamaya başlarsınız. Yeterince cesaretiniz varsa bir sonranın ya da sonun ne olacağını düşünmeden karanlıklar içinden aydınlığa ulaşma şansınız mümkün olabilir.
Ancak o vakit sanki bir ölüymüş gibi “Yaşamak nedir?” sorusu gibi anlamsızlaşacaktır “Nedir bu Aikido’nun felsefesi? sorunuz. Artık onu bir doktrin gibi görmeyecek, düşünmeyecek ama bileceksiniz.
Gözlerinizi açmanız gerekecektir, kalbinizi açmanız gerekecektir, cesur ve korkusuz olmanız gerekecektir. Ancak o zaman gerçek zaferin bu farkındalık olduğunu farkedebilirsiniz. O zaman özgürleşmeye başlarsınız. Kalıplar , kurallar anlamını yitirir.
İşte o zaman Aikido başlar hayatınızda. Gerçek uyumun , bir olamnın, bütün ve tek olabilmenin farkındalığı. Ruhunuzdan gelen ince bir nağme vucuduzla kusursuz bir dansa dönüşür. O anda rekabet yoktur. Direnç yoktur, güç yoktur.Gerçek Aiki vardır.
Aikido’yu gerçek zamana ve hayata katabilmek ise bizlerin misyonudur. Bu sadece erkeklerin sorumluluğunda olmayıp, kadınlarında bu oluşumda yadsınamaz bir yeri ve önemi bulunmaktadır. Üstelik bizzat Aikido’nun kurucusu tarafından açık ve gönüllü bir davet de söz konusudur.
O, sadece erkeklerin değil, kadınlarında Aikido öğrenmesini istemiş , tüm insanlığa ortak bir çağrı da bulunmuştur.
“…Gerçek Budo ( Japon savaş sanatı/Disiplin sanatı) bir sevgi işidir. Bütün varlıklara hayat verme işidir, birbirini öldürme ve birbiriyle çatışma işi değildir. Sevgi, her şeyin koruyucu tanrıçasıdır. Hiçbir şey onsuz olamaz. Aikido sevginin anlaşılmasıdır.Aikido çalışmak isteyenler zihinlerini açmalı, Aikido’dan gelen içtenliği dinlemeli ve onu yaşamalıdır. Aiki’nin büyük temizleyiciliğini anlamalı, onu denemeli ve engelsiz olarak iyileştirmelisiniz. Ruhunuzun eğitimine istekli olarak başlayın…”
Aikido’yu diğer savaş sanatlarından ayıran en temel farklardan biri budur. Aikido, kadına bir birey olarak değer verir. Bir kadın için kendinden öte tek gerçek çocukları ve onların geleceğidir. Onları korumak ve iyi bir yaşam sunabilmek arzusu. Onlara bırakabileceğiniz mirası düşünün.
Zamanında sahip olamadığınız her şeyi vermek, onları daha mutlu etmeyecektir. Ya da ilk kavgalarının ardından “..arkadaşınla sorunlarınızı konuşarak çözebilirsiniz, kavga ile hiçbir şey çözülmez..” deyip kendinizin bile inanmadığı bu nasihate,aslında “.. o seni ittiyse sende suratına bir yumruk atsaydın..” diyen içsesinizden kurtulmanız gereklidir.
Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan bir nesil için şimdi herkesin öncelikle kendisiyle yüzleşmesi şarttır. Ruhunuzdaki hasarlardan, kalbinizdeki yıkıntılardan ve sizi zehirleyen kirli düşüncelerden kurtulmak ise ancak kendi içinizde, kendiniz tarafından başlatılacak bir ihtilâlle mümkün olacaktır.
Aikido, bir sihirli değnek gibi hayatınıza girip bir anda bütün sorunları çözüp, daha erdemli, daha derin bir karaktere sahip olmanızı sağlamaz. Aksine ilk zamanlarda içinizdeki çatışma daha da şiddetlenecektir. Bu çarpık düzende benim doğru bir şeyler yapmamın ne anlamı var ki, bu düzeni ben mi değiştireceğim diyebilirsiniz.
Aikido, sadece kendinizi dinlemeyi, kendinizi keşfetmeyi ve biraz cesaretiniz var ise kendinizi değiştirebilmenize olanak sunar. Bir kadın değişebilir ise her şey değişmeye başlayacaktır.
Bu asla gerçekleştirilemez bir hayal mi, sizce ?